Mineraller vücut fonksiyonlarımızı sürdürebilmek için ihtiyaç duyduğumuz maddelerdir. Kemik gelişimine, sıvıların regülasyonuna, sinir ve kas fonksiyonlarının düzenlenmesine, metabolizmamızı düzenlemeye, büyüme ve daha pek çok işlevin gerçekleşmesini sağlarlar.
İnsanların mineralleri içme suyundan aldığı miti tamamen yanlış olmasına rağmen, şişelenmiş kaynak suyu ve yeterli filtrasyon sağlayamayan eski tip su filtresi üreticilerinin hararetle savunduğu bir konu haline gelmiştir. Maalesef pek çok kişi tarafından da doğru olduğuna inanılmaktadır. Oysa mineral ihtiyacımızın ana kaynağı yediğimiz gıdalardır. İhtiyacımız olan mineralleri sudan karşılamaya çalışsaydık her gün bir küvet dolusu su içmemiz gerekirdi. Zaten mineral eksiği olan kişilere de çok su içmelisiniz diyen bir doktor duyulmamıştır. Çoğu suda faydalı minerallerden çok, fluorid, arsenik, ağır metaller, radyoaktif maddeler, bakteriler, virüsler, kimyasallar gibi hastalık ve kanser yapıcı maddeler vardır. Zamanla dokularda biriken kalsiyum tuzları gibi inorganik maddeler, safra kesesi taşı , böbrek taşı, eklem mafsal iltihabı, kireçlenme, damarlarda sertleşme ve tıkanma gibi hastalıkların sebepleridir. Yeterli filtrasyon yapamayan sistemleri üretenlerde kendi sistemlerinde faydalı minerallerin filtrelenmediğini söylerler ancak zararlı maddelerinde aynı oranda filtrelenmediğinden kesinlikle söz etmezler. Teknoloji henüz yararlı ve zararlı maddeleri ayırarak filtrasyon yapabilen ekonomik bir yöntem bulamamıştır. Dolayısı ile içme suyumuzu mümkün olan en yüksek saflık derecesinde arıtmak en doğrusudur ki, bunu da sadece reverse osmosis cihazlar sağlayabilmektedir. Herşeye rağmen içme suyunda farklı özellikler olmasını arzu edenler için, arıtılmış suya faydalı mineralleri ekleyen mineral filtreleri, Ph seviyesini düzenleyen ionizer cihazları ya da alkali filtreleri, biyolojik güvenliği arttıran ultra-viole ışın sistemleri, ultra saf su gereksinimleri için deioniser filtreler de mevcuttur.